top of page

GİT BAŞIMDAN!

Güncelleme tarihi: 14 Eyl 2020

Çocuğunuz Bağ Kurmanıza İZİN VERMEDİĞİNDE Ne Yapmalı


“Hayır! Git burdan!”, “Beni yalnız bırak!”, “Daha fazla konuşma!” daha da korkuncu “Senden nefret ediyorum!” Çocuğunuzdan buna benzer sözler işittiyseniz, emin olun yalnız değilsiniz. Bir çok ebeveyn bu tarz durumlara karşı reddetme (bu benim çocuğum değil, o böyle yapmaz gibi kendine telkinlerde bulunma) ya da güçsüzlük duygusuna kapılır.  İçgüdüsel olarak çocuklarımız yardıma ihtiyaç duyduğunda destek olma yönelimine sahibiz. Bu sebeple çocuğumuz üzgün olduğunda bize ihtiyacı yokmuş gibi davranıyorsa bu durum canımızı yakar. Ama çocuğunuzun size ihtiyacı var, gücünüzü ve koşulsuz sevginizi hissetmeleri gerekiyor. Daha da önemlisi, bu kızgın duyguları, dışavurumları ve öfkeli davranışlarını bile kabul etmenize ihtiyaç duyuyorlar!



Çocuğunuz sizi iterek kendinden uzaklaştırma eğilimine girdiğinde, ona dokunmanıza ve hatta yanına gelmenize bile izin vermediğinde de duygusal olarak önemsendiklerini ve desteğinizin koşulsuz bir şekilde açık olduğunu bilmesi gerekir. Atmosfer ne kadar soğuk olursa olsun, belki de sempatik bir gülümsemeyle veya onun hoşuna gidecek çocuğa özgü bir teklif gibi nazik bir jestle aranızdaki muhabbeti geri getirmenin bir yolunu her daim bulabilirsiniz.



Çocuklar duygularıyla başa çıkmak için mücadele ettiklerinde, kolayca öfkelenir ve en yakın hissettikleri kişileri suçlarlar. Ebeveynler haksız yere suçlandıklarını hissedip akabinde çocuklarını suçlamaya ve tehdit etmeye başvurabilir. Bu bir tür suçlama ve reddetme zinciri reaksiyonun başlamasına ve hem ebeveyn hem de çocuğun birbirini daha da uzaklaştırmasına sebebiyet verir. Ebeveynler, çocukları tarafından göz ardı edildiğinde veya sözlü veya fiziksel olarak saldırıya uğradığında incinmiş, reddedilmiş ve eleştirilmiş hissediyor olabilirler. Ebeveynin bu hisleri anlaşılabilir, ancak bu acılı yerden tepki gösterdiklerinde, daha sonra pişman olacakları bir tavır sergilemeleri daha olasıdır. Ayrıca ebeveynin bu tavrıyla sorunu çözme olasılığı daha düşüktür. Bir süre sonra ebeveyn-çocuk arasındaki bu vaziyet, biri diğerinden sadece daha uzun iki çocuğun kavgası hâlini alır.


En büyük zorluk ve en büyük başarı ebeveynin bu gibi zamanlarda stres seviyesini ve kendi duygularını kontrol edebilmesine ve yönetebilmesine bağlıdır. Mesela ebeveyn tartışmaya yönelik dürtülerinin farkındalığı içindeyse net sınırlar koymak yerine empati ile cevap vermeyi seçebilir. Çocuklar da biz yetişkinler gibi, duygusal zorluklar yaşarken anlaşıldıklarını hissedene kadar rehberliğe direnirler. Çocuğumuz güvende hissedebilmek için bizden onların çapası olmamızı bekler. Her ne zaman onlar esas göz önüne alınması gereken hedefi kaybedip anlamsız davranmaya başlarsa bizim duygusal olarak yerimizde mümkün olduğunca sabit kalmamız gereklidir. Böylelikle onlar da tamamen kopup kendilerini kaybetmezler ve gerilen bağlantıyı onarabilme imkanına sahip olurlar. Bu onlara yaşam boyunca karşılaştıkları zorluklar karşısında kendilerini destekleyecek öz düzenleme becerilerini yavaşça geliştirmeleri için gereken modellemeyi sağlar.

Şimdiye kadar çocuk ve ebeveyn davranışlarının altta yatan acı sebepleri ve/veya karşılanmamış ihtiyaçları önemsemeden ve dikkate almadan kontrol edilmesi gerektiği düşünülüyordu. Yine de bir tepkinin veya davranışın gerçekten yapıcı olabilmesi için ebeveynin kendi empatisinin veya çocuğun empatisinin etkisi altında olması gerekir.

Duygusal aşırı yüklenme dönemlerinde, ebeveynlerin çocuklarının reddetmelerinin ve saldırganlığının ötesini görmesi gerekiyor. Korku, bunalma, yalnızlık ve hayal kırıklığı duygularına karşı merhametli bir şekilde yaklaşmamıza ve yanıt vermemize ihtiyaçları var. Üzüldüklerinde, beyinlerinin akıl yürütme kısmına erişemedikleri için akıl yürütmeleri gereken bu gergin durum onları çileden çıkarabilir. Çocukları “Sorun nedir?” gibi bir soruya muhattap bırakmak muhtemelen onları zor bir duruma sokmak olur. Ancak duygularını önemsediğinizi hassas bir şekilde hissettirmek ve baskıyı ortadan kaldırdığınızı göstermek genellikle onları rahatlama noktasında belli bir kıvama getirir. "Ah canım, şu anda senin için her şeyin çok zor olduğunu görebiliyorum, ikimizin de biraz oturup rahatlamaya ihtiyacı var, derin nefes alalım ve biraz stres atalım" diyebilirsiniz. Ya da kollarınızı iki yana açıp "sarılmak kendini daha iyi hissetmene yardımcı olabilir" diyebilirsiniz. Yahut "Tatlım bu seni rahatlatacaksa ağlayabilirsin, kendini tutmana gerek yok" diyerek içlerini dökmelerine, kendilerini bırakmalarına izin vermek gerekebilir.


Kendimizi yavaşlatıp, duraklatıp, nefes alışlarımıza odaklanıp, kendimize gerekli empatiyi kendi içimizde temin ettikten sonra (içinde bulunduğum durum gerçekten güç bir durum gibi düşünceler) çocuğumuzla empati kurarak davranışlarıyla ne anlatmak istediğini anlamaya gayret edersek bunun faydasını görürüz. Senden nefret ediyorum!” diye bağırdıklarında, bu aslında anne babasından değil de nasıl hissettiğinden nefret ettiğini göstermesinin bir yoludur. ''Aptalsın” gibi kelimeler kendi hissettiği utancı ve aşağılamayı işaret ediyor olabilir; "Git burdan!" sınırlarına ve özerkliğine daha fazla saygı duyulmasını beklediğinin bir ifadesi yahut yalnızlık, üzüntü veya ret ifadesi olabilir.


Böyle zamanlarda çocuğunuzun ortaya çıkardığı duyguların farkına varın. Çocuğunuzun bu duyguları size yaşadıkları durum hakkında birçok ipucu verebilir. Tipik bir örnek olarak sabahları çocuğunu üzgün ve huysuz bir şekilde bırakan ebeveynin akşam eve geldiğinde artık çocuk tarafından hoş karşılanmamasını ve reddedilmesini söyleyebiliriz. Çocuğun, reddedilmiş duygularını yeniden toparlamak ve çözmek için yardıma ihtiyacı vardır. Saklambaç oyunu gözden kaybolan ebeveyni bularak tekrar bağlanma duygusunu canlandırma konusunda iyi bir işlev görebilir.

Kalbimiz, çocuğumuzun karmaşık duygularına ve ihtiyaçlarına uyum sağlamamıza izin veren iç pusulamızdır ve duygusal fırtınalar sırasında çocuğumuzla aramızdaki bağ olmadığı sürece kendimizi sanki bir denizde kaybolmuş gibi hissedebiliriz.


Barışçıl ebeveynlik modelinde, çocuk ebeveynini istemediğinde ve uzaklaştırdığında, ebeveyn, duygusal sıcaklığın arttığını anlar ve ebeveyn duygusal sıcaklığı hemen yumuşatmazsa, işlerin daha da zorlaşacağını farkeder. Sadece durup "Ne hissediyor olabilir?" "gerçekten neye ihtiyacı olabilir?" ve "nasıl hissediyorum, neye ihtiyacım var?" diye sormak, bizi aklımızdan kalbimize yolculuğa başlatır, ve bizi empatiye götürür. Ebeveyn, "neden böyle davranıyorsun .." gibi sorulardan kaçınır, ve bunun yerine, çocuklarının ifadelerinin yoğunluğu ve stres seviyeleriyle doğru orantılı olarak ve çocuğun sergilediği davranışları güven ve bağlantı için bir çığlık ifadesi olarak görür. Ebeveynler, çocukların ancak hissettikleri gibi hareket ettiklerini ve duygusal olarak tatmin dolduğunda ebeveynle işbirliği yapacak enerjiye sahip olduklarını anlarlar.

Çocuklar, ebeveynlerinin kendileri hakkındaki görüşlerine karşı oldukça hassas oldukları için, çatışma çıktığında ebeveynlerini reddetmek için koruyucu bir içgüdüye sahiptirler ve ebeveynlerinin öfkesi ve eleştirisinden korkarlar. Çocuklar aynı zamanda, destekleyici, olgun, önemseyen ve şefkatli ebeveynlerin desteğine içgüdüsel olarak ihtiyaç duyarlar. Bu içgüdüler çarpıştığında çocuk çelişki içerisinde hissedebilir ve kafa karışıklığı yaşayabilir. Çatışmalar patlak verdiğinde ve bağlantı koptuğunda, sakin ruh haline geri dönmek ve çocuğumuzun en savunmasız yaralarının ve kırılgan duygularının bizim birlikte güvende olduğunun güvencesini ona hissettirmek ebeveyn olarak bizim sorumluluğumuzdur.

Oldukça tipik bir örneği inceleyelim: Bir çocuk odasına koşar ve ebeveynine bir daha asla arkadaşlarıyla konuşmayacağını söyler. Ebeveyn, "elbette konuşacaksın, o senin en iyi arkadaşın" şeklinde yanıt verir. Ebeveyn, çocuğun duygularına uyum sağlamak yerine çocuğun davranışına tepki gösterir. Çocuk umutsuzca duygularının görülmesini ve doğrulanması istiyorken, ebeveyninin bu cevabı karşısında şimdi daha da öfkelenir ve bu yüzden "ASLA beni dinlemiyorsunuz!" diye karşılık verir. Ebeveyni "Beni nasıl böyle bir şeyle itham eder, suçlarsın!"diye karşılık verir ve çocuk "Sen benim patronum değilsin!!" diye bağırır. Eğer ebeveyn yavaşlamayı, nefes almayı ve her şeyden önce kendi duygularını fark etmeyi hatırlayabilirse, öfkeyle ve çaresizlikle tepki verdiğini fark edebilir. Böyle durumlarda, "Beni hiç bi zaman anlamıyorlar!" diyen çocuğun aslında demek istediği "Anne / baba duygularımla başa çıkamıyor değilim asıl sizinle baş edemiyorum. Sakin olmanız, benimle ilgilenmeniz ve elimden gelenin en iyisini yaptığımı görmeniz gerekiyor. Gerçekten canım yanıyor, lütfen bana tüm bu öfkeyle neler yapabileceğimi gösterin, lütfen dinleyin ve duygularımın anlaşılır olduğunu gösterin. "

“Çocuklar üzüldüğünde akıl yürütmeyle onlara ulaşılamaz. Öfkelendiklerinde, yalnızca duygusal merheme tepki verirler. " Haim Ginott

Akıl yürütme, ahlaki davranış, tehdit veya suçluluk duygusu uyarma ters etki yapar ve çocuğun savunmasızlığını çözmek yerine savunmasına yoğunlaşmasına sebep olur.

Çocuğumuzun bize kendini güvende ve iyi hissettiği için açmasını isteriz, suçlu hissettiği ve bizim duygularımız ve ihtiyaçlarımız hakkında endişelendikleri için değil. Çocuğunuzu, duygularını size açmasına davet etmekte, emrivaki bir şekilde olmadığı, çocuğa suçluluk hissi vermediği ve bir davet olarak ifade edildiği sürece sürece, hiç bir sakıncası yoktur.

Bu davet gerçekten koşulsuz olduğunda, çocuğunuz size duygularını açmaya hazır olsa da olmasa da ona kendini daha iyi hissettirecektir. Ona olan sevginizin onun tüm acılarını ve öfkesini kaldırabilecek kadar güçlü bir sevgi olduğunun teminatını verin. Duygusal güvenliğin bu güvencesi, kıyıların yeniden açılmaları için açık olduğu sinyalini verir ve sizinle birlikte varabilecekleri güvenli ve sağlam bir yer olduğunu gösterir.

Çocuklar ebeveynlerine "Git başımdan!" dediğinde, ebeveynlerin çoğu ya öfkeyle uzaklaşırlar ya da tartışmaya devam ederler. Her iki durumda da çocuk daha da üzgün ve bunalmış hissedebilir. Bazen çocuğun sakinleşmesi için biraz zamana, desteğe ve saygıya ihtiyacı vardır (Çocuğun yaşına, durumuna göre değişkenlik gösterir). Bununla birlikte, çoğu zaman çocuğun öfkesinin ifade etmeye kabul görmeye ve fark edilmeye ihtiyacı vardır. Ebeveynlerini reddeden çocuk, genellikle kendinin reddedildiğini hissediyor oluşunun yansımasıdır.

Çocuklar ifade edememiş duygularından ve bunun getirdiği stresten kurtulmak için can atarlar. Zor duygular ebeveynleri tarafindan dinlendiğinde, kabul edildiğinde ve anlaşıldığında çok daha az zorlaşır, çocuğun tekrar normale dönmesini ve kendini iyi hissetmesini sağlar. Çocuklarımız genellikle duygularıyla ancak ebeveynlerinin onlarla baş edebildiği ölçüde başa çıkabilirler. Hayal kırıklıkları yoğunlaştığında çocukların ağlaması, bağırması,ve hatta bazen çığlık atması gerekir. Eger ebeveynler, özellikle çocukken bu tür duyguları göstermelerine izin vermemişse, ileride çocugun daha güçlü duygularla baş etmesi zor olabilir. Çözülmemiş duygular ve problemler ileri zamanlarda başka problemlerle karıştırılabilir.


Ebeveynler, çocuklarının ağlamasını veya öfkesini gerçekten sevgiyle dinleyecek kadar güçlü olduklarında çocuğun derdine çok daha fazla deva olabilirler. Vücuttaki aşırı gerilimleri gidermeye yardımcı olacak yollardan bazıları şunlardır; ayakları yere vurmak, zıplamak, kahkaha atmak, ebeveynle yastık kavgaları, masaj, sanat, su, çamur, kum, şarkı söylemek, doğada olmak. Olgun bir yetişkin olmak her zaman kolay değildir! Duygularımızı yakın ilişkilerde, özellikle de ebeveyn-çocuk ilişkisinde yönetmek, çoğu ebeveyn için en büyük zorluklardan biridir. Farkındalık dinamiğini arttırmak ve öğrenme sürecinde empati kazanmak, ebeveynliğin ortaya çıkardığı fırtınalı duyguların nasıl yönlendirileceği konusunda çok önemlidir. Ve inanıyoruz ki eğer ebeveynler bunu başarabilirse kendilerine verebilecekleri en büyük hediyelerden birini vermiş olurlar.

‘’Nazik olmayı haklı olmaya tercih edin, böylelikle her zaman haklı olursunuz.’’ Dr. Richard Carlson

Çocuklarımız dürüstlüğümüze ve bizim duygularımıza değer verir. Ancak kendileri duygusal olarak yüklü ve ham bir durumda olduklarında, duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı duymalarını ve anlamalarını beklemek onlardan fazla beklentiye girmek anlamına gelir. Bir sınırı ifade etmeniz gerekiyorsa, en iyisi onu basit tutmaktır, örneğin; "Beni incitmene / vurmana / bana küfür etmene izin veremem, ikimizi de güvende tutuyorum, ama buradayım ve umursuyorum, gerçekten önemsiyorum". Eğer ezici duygularını idare edebiliyorsa, çocuğunuzun kızdığında başkalarına zarar vermeyeceğinden emin olabilirsiniz. Fiziksel saldırıyı olabildiğince agresif olmayan bir şekilde engellemek ve hislerini dışa vurmalarına nazikçe yardım etmek, yaşamları boyunca mükemmel öz düzenleme becerileri geliştirmelerine yardımcı olur! Fırtınadan sonraki sakinlik, ne olduğu ve neyin daha iyi sonuç vermiş olabileceği hakkında konuşmak için daha iyi bir zamandır. Çocuğunuza şunu sorabilirsiniz; "Olanlarla ilgili deneyimimi duymaya hazır mısın?" Ayrıca, sakin zamanlarda, öfkenin herkes, hatta yetişkinler için bile ne kadar zor olduğu hakkında konuşabilirsiniz. Gerçekten yardımcı olan şey onlara sunduğunuz sevgi desteğidir. Size, kendine veya başkalarına zarar vermeye yeltendiğinde bile duygularını başka bir şekilde ifade edebileceğini göstermeniz ve sizin de gerçekten duygularını dışa vurmasına yardımcı olduğunuzu hissettirmeniz çok önemlidir.

“Savunmasızlık, korku ve belirsizliğin merkezinde olabilir, ama aynı zamanda cesaret ve merhametin de doğum yeridir’’ ~ Brené Brown

Çocuğunuzun da sizin istediğiniz karşılıklı sevgi, güven, bağlantı ve anlayışı istediğine inanın ve bu konuda onlara güvenin. Duygusal fırtınaları perspektif içinde tutmak ve ailedeki herkesin pozitif niyetleriyle iletişim halinde olmak önemlidir. Siz dahil herkesin elinden gelenin en iyisini yaptığını takdir edin. Birbirimizle konuşabileceğimiz en güçlendirici ve sevgi dolu sözlerden bazıları; "Neye ihtiyacın var?" ‘’Senin için ne yapabilirim’’ Bunlar, ailemizde birbirimize çok sorduğumuz, her bireyin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını dinlemesine ve onurlandırmasına yardımcı olan cümlelerdir. Bu sözler bize tüm duygu ve ihtiyaçların geçerli ve saygı duyulduğunu hatırlatır.


329 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page