top of page
  • Yazarın fotoğrafıGüçlü Çocuk

Psikososyal Gelişim Açısından 0-2 Yaş Dönemi

İçerik: bebek, mülteci, tutukluluk, kaygı, ayrılık



Soru: “13 aylık bir kızım var. İki buçuk aylık iken güzel ülkemizden ayrılmak durumunda kaldık. Bu süreçte babamız maalesef tutuklu idi. Şuan kamptayız. Kızım benden bir dakika bile ayrılmak istemiyor. Gece kalkıyor, bakıyor, ben yanındaysam tekrar geri uyuyor. Elinde sürekli benim tülbenttim ile dolaşıyor. Uyurken mutlaka elinde olacak yoksa uyumuyor. Gözü hep bende oyun oynarken, yanında oturmamı istiyor. Özür dileyerek soyluyorum, lavaboya birlikte girmek durumunda kalıyoruz. Arkadaşlar sağ olsun, yardımcı olmak istiyor fakat onlarda da durmuyor, ağlıyor. Ben ağlayarak bana bir şey yaptırsın istemediğimden çok ağlatmamaya özen gösteriyorum. Genel itibariyle sakin, yumuşak huylu, sorunsuz, neşeli bir çocuk. Birlikte kaliteli zaman geçirmeye çalışıyoruz; becerebildiğimiz kadar kitap okuyoruz; oyuncakları ile birlikte oynuyoruz. Onunla konuşuyorum, özellikle uyandığında ve uyumadan önce keyiflenmesini sağlamaya, mutlu uyuyup, mutlu uyanmasını sağlamaya çalışıyorum. Fakat bu tarz kaygı içerisindedir. Kızımın bu durumuna ben mi sebep oluyorum? Diye düşünüyorum. Bir yerde hatam olabilir mi? Bazen hani bırakayım, ağlasın ben lavaboya öyle mi gideyim? Ya da örneğin arkadaşa ağlasa bile bırakıp alışsın mı yapayım. Gece kalktığında yanında olmasam da kabullense mi? Yoksa zaman, en güzel ilaç zamanla aşar mıyız yas itibariyle küçük olduğundan normal mi?”


Cevap:


Öncelikle bebeklik dönemi ile ilgili genel bazı bilgileri paylaşalım: Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre 0-2 yaş dönemi; çocukta temel güvene karşı güvensizlik dönemi olarak açıklanır. Çocuğun dünyayı güvenli bir yer olarak algılamasının temelinde, annenin tutarlı ve önceden tahmin edilebilir davranışları olması yatar. Çocuk diğer ilişkileri nasıl geliştireceğini annenin davranışına bakarak şekillendirir. Öyle ki babayla nasıl ilişki kuracağını bile anneye bakarak öğrenir. Dolayısıyla 0-2 yaş döneminde bebeklerde en önemli şey temel güven duygusunun kazanılmasıdır. Bireyin bunu kazanabilmesi için; yaşamında ona bakan kişinin bebekle ilişkisi önemlidir. Sevgi, sıcaklık, koruma, emniyetli bir şekilde tutma, olumlu fiziksel dokunma, fiziksel ihtiyaçların karşılanması (yeme, içme, uyku...) çocuklarda temel güven duygusunun kazanılması için gerekmektedir. Bunlar çocukta dünyanın emniyetli olduğu hissini uyandırır. Bebeklerin çevreleriyle kuracakları ilişki iki temel üzerine kurulur. İlki fiziksel bakım( doyurma, alt temizliği, koruma) ikincisi sosyal bakımdır (sevgi ve duygusal yakınlık). Bu iki temel ihtiyaç ne derece iyi sağlanır ise bebeğinizin ileride oluşturacağı temel kişilik yapısı o derece kuvvetli olacaktır. Sağlıklı bir anne bebek ilişkisinde bebek annesine onu koruyan besleyen ve gereksinimlerini yerine getiren şahıs şeklinde değer verir. Anne bebek ilişkisi sağlıklı ise bebeğin hafızasında annenin sürekliliği düşüncesi oluşur. Bebeğinize karşı tavırlarınız ilgili ve tutarlı ise bebeğinizde hayata karşı temel güven duygusu oluşmaya başlar. Tavırlarınız bebeği kırıcı tarzda ve incitici ise bebeğiniz temel güven duygusunu yeterince alamaz. İhtiyaçları karşılanırken -alt değiştirme, uyku, beslenme gibi bebekle kurulan diyalog da önemlidir. Sesin tonu, söylenen sözler, göz teması kurma, öpme, koklama, oyun oynama gibi faaliyetler sevildiğini hissetmesini sağlayacaktır. Zamanında beslemek, bakımını yapmak, oyun oynamak ve bunları yaparken şefkat dolu olmak sevgiyle kucaklamak, konuşmak, ninni söylemek, ses iniş çıkışları ile sevgi mesajları yollamak bebek için büyük önem taşır. Ben buradayım, fark ediliyorum, ihtiyacım olduğunda benim yanımdalar, mesajı bebekte olumlu duygular geliştirecektir. Bilhassa ilk iki senede annenin özellikle ilgi ve yakınlığı çocuk için geciktirilmesi ya da ertelenmesi mümkün olmayan bir gereksinimdir. Bebek anne sıcaklığını aldığında, ihtiyaçları yeterli ve zamanında karşılandığında bulunduğu ortamın içinde kabul duygusu ile var olduğu hissini yaşayacaktır. Bu noktada bebeği tutuş biçimi bile önem taşır. Bebeği tutuş, sevgiyle tensel temas sağlanarak yapılmalıdır. Emzirirken anne mümkün olduğunca gerginlikten uzak olmalıdır çünkü bu gerginlik anneden bebeğe geçmektedir. Bu kısımda annelerin duygu durumuna değinmekte fayda var. Anne çevredekilerin tavırlarına karşı hassaslaşabilir, daha alıngan ve gergin olabilir, yetemediği düşüncesine kapılabilir, yetersizlik hissi ile stres seviyesi artabilir. Pek çok etkenle gerginlik yaşayan anneler bilmelidirler ki bu bebeğe de yansımaktadır. Bebeğin kendini güvende hissetmesi, anne babanın kendini güvende hissetmesinden geçer. Anne, baba veya çocuğun bakımını üstlenen kişi de korku, gerginlik, dünyaya güvensizlik var ise ihtiyaçlar karşılanmış olsa bile bebek bakım veren kişinin sözsüz mesajlarında bunu hissedebilir. Bebekte güven duygusunun varlığı, annesinin yanında olmadığı anlarda rahat ve mutlu olmasıyla kendini belli eder. Aşırı kaygı ve öfkeye yer vermeksizin annesinin geçici yokluğuna katlanır. Annesinin geri döneceğine ve eskiden olduğu gibi kendisine bakım vermeyi sürdüreceğine güven duyar. Anne dış görüntüden ziyade bebeğin içinde kesinlik durumunu alır. Buna güvenli bağlanma denir. Şimdi özel olarak sizin durumunuza baktığımızda bebeğinizde temel güven duygusunun sarsıldığını söyleyebiliriz. Tabii ki bu düzeltilemez bir durum değildir. Genel olarak anlattıklarınızdan bebeğinize karşı doğru tutum ve davranış içerisinde olduğunuz anlaşılıyor. Ancak gerek yaşanan sıkıntılı hadiseler, travmatik olaylardan etkilenmiş olmanız mümkün. İster istemez sizin yaşadığınız kaygı ve endişelerden bebeğin de etkilenmemesi mümkün değil. Onun için öncelikle sizin kendi bedensel ve ruhsal durumunuza dikkat etmeniz gerekir. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi bebek sizin duygularınızı hisseder ve size yansıtır. Onun için siz ne kadar rahat, huzurlu ve güvenli olursanız bebeğinize de bu yansıyacaktır. Yani işe kendinizden başlayın. Bu yaşlarda anne ile birlikte uyumak faydalı hatta gereklidir. Annenin kokusu ve sıcaklığı çocuğu rahatlatır. Zaten bebeğiniz çözümü kendisi bulmuş. Anneden ayrı kalmak zorunda kalan bebekler için annenin kokusunun olduğu bir eşyasının bırakılmasını sıklıkla tavsiye ederiz. Sizin bebeğiniz de eşarpla bu çözümü bulmuş. Çocuğun kaygı ve endişelerini önemseyin. Hazır olmadan onu uzun süre yalnız bırakmayın. Ağlayarak alıştırma gibi bir yöntemden kesinlikle uzak durun. Çocuk hazır olduğunda zaten ayrılacaktır. Burada yapabileceğiniz bir diğer çözüm de bebeğinizin ailenin diğer fertleriyle güvenli bağ kurmasını sağlayarak sizden ayrı kalmaya adım adım alıştırmanızdır. Şunu lütfen unutmayın: Bebekten önce ayrılığa sizin hazır olmanız gereklidir. Yani sizde, bebeğim ben olmadan duramaz gibi bir düşünce varsa gerçekten öyle olacaktır! Sonuç olarak gelişimsel olarak son derece normal bir süreçten geçiyorsunuz. Bebeğinizin temel güven duygusu sakin, huzurlu ve rutin bir yaşama geçtiğinizde çok daha iyi olacaktır. O zamana kadar mümkün olduğunca sevgi ve şefkatle yanında olmaya devam edin. Elde olmayan durumlar için kendinizi suçlayıp, suçluluk psikolojisine girmeyin. Eşinize de bağlılık(bağımlılık değil!) geliştirmesi için çalışın. Yavaş yavaş sizden ayrı kalma süresini artırın.


706 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page